Blog post image

Hayatın Hercümercine Bir Cevap: İzlenimcilik

By Editor | April 16, 2025 published-on

Hayatın Hercümercine Bir Cevap: İzlenimcilik

Modernizm demek şehir demek. Yüksek binalar, dar sokaklar, kalabalık kafeler, işlek tren garları, büyük fabrikalar, hızlı arabalar, hercümerç içinde yaşam demek. Tanrının kurduğu gökkubbenin altında yaşamaktan vazgeçip kul elinden çıkma mekanlara doluşmak, akış rotasını doğanın çizdiği enginlikten çıkıp makinelerin takırtılarına uyarak koşar adım ilerleyen bir zamana teslim olmak demek.

Modern çağın sanatı da ilhamını artık ne ezeli ve ebedi olan, insana güven verici göklerden ne de ihtişamıyla ürkütücü doğadan alır. Modern sanatçı için ilham her bakışta değişen, mütemadiyen hareket halinde olan gündelik hayattan gelir. Gerçekçilik akımının açtığı yolda sanat İzlenimcilik gelip geçici olanı yakalamanın, onu ıslah etmeden tuvale aktarmanın yollarını aramaya koyulur.

Sanatın odağının dış dünyadan yavaş yavaş modern bireyin iç dünyasına kaydığı İzlenimcilik akımı ile sanatçılar 19. yüzyılda artık değişmez bir hakikatin peşinde koşmayı bırakıp onun yerine dış dünyanın kendi fani dimağları üzerinde bıraktığı izlenimler odaklanmaya başlamışlardır. İnsanın bir iç dünyasının olduğunun fark edildiği, belki de her bir insana bir iç dünyanın icat edildiği bu yüzyılda dış dünyanın nesnel tasviri görevinin fotoğraf makinesi tarafından devralınmasıyla sanat yepyeni bir bilinmez olan karanlıklar içindeki iç dünyanın keşfine koyulur İzlenimcilik ile.

Adını Claude Monet'nin İzlenim-Gün Doğumu adlı eserinden alan izlenimcilikte ressam artık antik çağlardan beri güneş ile sembolize edilen tek değişmez hakikate ulaşmaya çabalamaktansa tuvaline güneşin her daim değişen, gayri cismani ışınlarını aktarmaya çalışır. Dış dünya güneş ışınlarının her vuruşunda renkten renge, şekilden şekile girerken İzlenimci ressam da bu uçucu güzelliği, uçuculuğuna zeval getirmeden resmetmeyi kafasına koymuştur.

Işığın ve ışığın yarattığı tesirlerin resmin asıl tasası haline gelmesiyle insanın görme aygıtının da masaya yatırıldığı izlenimcilikte göz mutlak hakikate açılan saf bir bakış peşinde koşan bir organ olarak ele alınmaktansa ışığın keyfine göre farklı izlenimler yaratmaya kadir naçizane bir aracıdır. İzlenimci ressam adeta gözünün ayarlarıyla oynayarak onun her baktığında baktığı şeyde bambaşka bir gerçeklik keşfetmesini sağlar. Monet'nin hayatı boyunca defalarca resmedeceği Rouen Katedrali her resmedilişinde bambaşka bir veçhesini açar ressama.

İzlenimci ressam kıpır kıpır dış dünyayı kaçırmamak için kısa ve hızlı fırça darbeleri kullanır, paletindeki renkleri tuvale aktarırken net ayrımlar yapmaktan kaçınır. Onun elinden çıkan formlar keskinlikten uzaktır, sakınımsızca iç içe geçerler. Semavi dinlerin kurucu unsuru olan tekliğin yerini ucu sonsuza açılan yaşamın çoğulluğu almıştır artık. Modern hayatın çeşitliliği, hızı tuvali de ele geçirmiştir.

Şövalesini koltuğunun altına alan ressam, atölyesini terk eder hayatın içine dalıp görüntüler çokluğu içinde yitercesine çalışır, üretir. Onun gayesi görünenlerin ardındaki değişmez ideal forma erişmek değil bilakis görünenlerin mütemadiyen değişen uçuculuklarına katılmaktır. Edgar Degas, henüz günümüzdeki değerine erişmemiş olan ve ancak bayağı bir eğlence olarak görülen baleyi, balerinleri kendine konu edindiğinde onun asıl amacı insan bedenini bütün potansiyeliyle, içinde barındırdığı bütün hareket imkanlarıyla, bütün yaşam gücüyle tuvaline aktarmaktır. Bu hem klasik sanattan konu olarak bir kopuşu hem de formu değişmez olanda, ideal olanda aramaktan vaz geçişi imler.

İzlenimcilikle aynı dönemlerde Alman filozof Friedrich Nietzsche Tanrı öldü, onu biz öldürdük diyecektir. Tanrının ölümü kesinlikle bir inanç sorunu değildir zira Tanrıya inananlar hala vardır ama Tanrı artık gündelik hayattan çekilmiş, dünyayı düzenleyen bir güç olmaktansa iman edenlerin yeni tesis edilen iç dünyalarına hapsolmuştur. Tanrının güvencesini verdiği mutlak hakikat bir inanç unsuruna dönüşür. İzlenimcilik Tanrının yokluğunda mutlak olanın yerine değişken olanı geçirir, akış halindeki hayata yoldaş olmayı, akıp giden şeylere eşlik etmeyi kendine şiar edinir.

Gerçekçi ressam Gustave Courbet ile sanatçı muhalif bir figür olarak toplumu eleştirme işini üstlenerek toplumun limitine yerleşmiştir. İzlenimci ressamlar, öncülleri olan Courbet'ten muhaliflik rolünü devralırlar ve bohem sanatçı, marjinal sanatçı imajı böylece doğar. İzlenimci ressam hem makbul vatandaşların gitmediği yerlere gider hem de makbul vatandaşların yaşamlarını üzerlerine kurdukları değerler sistemini sorgular. Muhalif sanatçı modern sanatın bir ürünüdür Gerçekçilik ile doğar ve İzlenimcilik'le serpilir.

İzlenimci resmin dönemin sanat piyasasının döndüğü salon sergilerine alınmayışı ve de kendine Reddedilenler Salonu'nu kurması sanatın bu toplumun limitine yerleşen yeni rolünün habercisidir. Modernizmle beraber sanat her zaman toplum nezdinde sanat olarak kabul edilmeyen, toplumun kanaatlerinin ötesine geçip geleceği haber veren eserlerden çıkmaya başlar. Toplum ve sanatçı arasındaki gerilim Modernizmle tesis edilir ve de günümüze kadar gelir.

İzlenimcilik her ne kadar kendini takip edecek sana akımları için pek çok henüz ayak basılmamış patika ortaya çıkarsa da kısa süre içinde yerini Ard-İzlenimcilik'e devreder. Bu akımın baş kahramanı ise deli-dahi yaratıcı figürünün atası Vincent Van Gogh'tur. Gelecek yazıda bir nebze Van Gogh'u anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.

Murat Alat

Yazar Hakkında

Murat Alat: 1983 İstanbul doğumlu yazar. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde gördü. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Halka İlişkiler Bölümünden lisans, Sinema Televizyon Bölümünden yan lisans ile mezun oldu. Yüksek Lisansını aynı üniversitenin Kültürel incelemeler Bölümü'nde tamamladı.

Sanat eserlerine yatırım yapmanın tam zamanı.
Platformumuz sizi dünyanın önde gelen sanatçılarının eserleriyle buluşturuyor.
2025 - BeArtShare - Tüm hakları saklıdır