By Editor | November 5, 2024 published-on
Medeniyet tarihi, insanın varoluşun anlamını tanrılar katında aradığı çağlardan, bu anlamı bizzat elleriyle imal ettiği günümüze uzanan meşakkatli bi yoldan ibaret. Sanat da bu anlam arama, anlam yaratma oyununda insanın en sadık yoldaşlarından biri. Sanatın öyküsünün başlarında sanat eserinin değeri onun tanrıların gizemini çözmedeki mahirliğinden gelse de yavaş yavaş tanrılar tarih sahnesinden çekildikçe sanatı sanat kılanın ne olduğu sorusunu cevaplamak gittikçe çetrefil bir hal aldı. Günümüzde hâlâ bir yaratının sanat eseri olup olmadığı tartışması büyük kavgalar koparmaya muktedir.
2019 yılında İtalyan sanatçı Maurizio Cattelan, Art Basel Miami'de duvara manavdan 30 sent'e aldığı bir muzu bantlayıp yanına da 125.000 dolarlık bir fiyat etiketi iliştirince sanat dediğimiz şu muğlak şeyin mahiyeti hakkındaki tartışma birden daha da alevlendi. Cattelan'ın bir şeyi sanat eseri kılan asli özelliklerinin neler olduğunu gayet cüretkâr bir biçimde sorduğu bu işin iki edisyonunun anında alıcı bulması, bir edisyonunun ise Guggenheim Müzesi'ne bağışlanması tüm bu tartışmaları katmerlendirdi.
Gerçekten neydi Cattelan'ın yapmaya çalıştığı? İşin adının "Comedian", Türkçeye çevirirken biraz kelime oyunu yapmama izin varsa "şarlatan", olduğunu akılda tutarsak sanatçının ne yapmak istediğinin bir hayli farkında olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. "Comedian"a gelen ilk tepkiler sanatın zanaatla sıkı sıkıya bir bağı olduğunu iddia eden zümreden geldi, halbuki sanat daha Rönesans'ın şafağında kendini zanaatten uzaklaştırmaya başlamış ve 18. yüzyıla gelindiğinde bu iki kardeş arasındaki tüm bağlar bir daha tesis edilemeyecek şekilde zayıflamıştı.
Bünyesinde bir sanatçının ellerini marifetli bir biçimde kullanmasının hiç de gerekli olmadığı eserleri daha en başından beri bulundurduğu gerçeğini bir yana bırakalım, modern sanatın envanteri, sanatçıların malzemelerine ellerini bile sürmeden ürettiği sanat eserlerinden gün geçtikçe daha da fazla sayıda barındırmıyor mu? Marcel Duchamp zaten meşhur pisuvarı ile hazır nesneleri sanatsal stratejilerin kalbine koyarak daha 1919'da sanatla el becerisi ve maddi emek arasındaki ilişkinin mazide kaldığını açıkça itiraz edilemez bir şekilde beyan etmişti.
Cattelan'ın "Comedian" ile yaptığı Duchamp'ı taklit etmek, "Fountain"dan bugüne bin kez yapılmış olanı bin birinci kez yapmak değil kesinlikle. Bir muzun da sanat eseri olabileceği 20. yüzyıl sanatı tarafından zaten defalarca ispatlandı. "Comedian" neyin sanat eseri olup neyin olamayacağı sorusunu zanaat ve hazır nesne arasındaki ayrıma dayanarak sormuyor, Comedian bambaşka bir yoldan gidip bir fuarda boy göstererek sanat piyasasının spekülatif yanını, sanat eserinin değerinin pazarda nasıl akıl sır ermeyecek bir biçimde belirlendiğini gözler önüne seriyor.
Ve elbette bu sadece ifşadan ibaret bir performans değil. "Comedian" bu değerle adeta dalga geçiyor, onu kendi emellerine alet ediyor ve kendi değerinin belirleyen faytonun iplerini ellerine alıyor.
Günümüzde sanat piyasası, en çok spekülasyon yapılabilecek piyasalardan biri. "Comedian" örneğinde olduğu gibi basit bir gri bantla duvara iliştirilmiş ve en fazla üç gün içinde çürüyecek bir muz bile altında güçlü bir sanatçının imzası, ardında saygın bir galeri olduğunda yarattığı sansasyonla dudak uçuklatacak fiyatlara alıcı bulabiliyor ve bizzat bu muz alışverişi, sanat piyasasının iç yüzünü ifşa ederek göz ardı edilemeyecek sanatsal değer kazanıyor.
Ben burada bu eserin sanatsal değerinden ziyade hatlarını iyice belirginleştirdiği spekülasyona dayalı sanat piyasasını ön plana almak istiyorum. Zira ilk gösteriminden sadece beş sene sonra bugünlerde "Comedian" tekrardan müzayedeye çıkacak ve artık alıcı bulması beklenen fiyat ilk satışının on katından fazla. Bu en az on katlık fiyat artışı da gösteriyor ki "Comedian"ı ilk alanlar parasını nereye harcayacağını bilmeyen ölçüsüz zenginlerden ziyade neye yatırım yapacağını çok iyi bilen akıllı yatırımcılardı.
Dostoyevski tanrı öldüyse her şey mübahtır, diyordu. Tanrı gerçekten öldü mü ya da bu ölümü hayra mı yormalıyız şerre mi sorusu bu yazının sınırlarının çok ötesinde ama bu acı kaybın sanata yansıması biraz ilgi alanımız içinde kalıyor. Tanrıların etrafta görünmediği günümüzde sanat her şeyin mübah olduğu bir alan olduğu kadar sınırları sanat eleştirmenleri, akademisyenler, küratörler, kar amacı gütmeyen kurumlar ve de ticari galeriler tarafından sıkı sıkıya korunan içine girmesi zor çıkması kolay bir mıntıka.
"Comedian" bu mıntıkanın sınırlarında adeta bir tel cambazı gibi oynayarak değerini günden güne katlayan bir muamma, bir "şey". Kimine göre bir şarlatanlık ki zaten adı "komedyen" olan bir işten ciddiyet bekleyemezsiniz, kimilerine göre de sanat tarihinde eşine zor rastlanacak bir maddi, manevi değer jeneratörü. "Comedian"in bir yatırım aracı olduğunu düşündüğünüz anda -ki Cattelan da eserini bir fuarda sergileyerek bunu ön plana alıyor- artık söz konusu olanın bir bant ve muz olmadığı, karşımızdakinin tıpkı borsada el değiştiren hisseler gibi maddi varlığını çoktan yitirmiş, emekle bağını koparmış soyut bir değer olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor ve "Comedian" Cattelan'ın sanat dünyasına saldığı bir performans sanatçısı ya da daha doğrusu bir virüs gibi dans ede ede bu gayri maddi değerini gün geçtikçe artırıyor.
"Comedian"ın değer artışı son derece incelikli bir şekilde birbirine sıkı sıkıya örülmüş iki koldan gerçekleşiyor. Bir yandan eserin piyasa değeri yarattığı sansasyona bağlı olarak artıyor ve bu değer arttıkça "Comedian"ın dansı daha da etkileyici hale gelip onun sanat tarihindeki değerini arttırıyor ve hop başa dönüyoruz, "Comedian" sanat tarihinde daha değerli hale geldikçe piyasa değeri de aynı nispette artıyor. Nihayete ermesi imkânsıza yakın kusursuz bir döngü. İtiraf etmek gerek ki Cattelan sanat sisteminde bir gedik bulmuş ve bu gedikte hiçbir engele takılmadan yoluna özgürce devam eden kendi değerini kendi yaratmaya muktedir bir "şey" kurgulamış.
Biz "Comedian"ın sanat olup olmadığını tartışaduralım o gücünün bir kısmını bu entelektüel kavgalardan da alarak yoluna devam ediyor ve bu gidişle sanat tarihinin en değerli "şeyi" olmaya şimdiden namzet. Evet muzlar çürüyor, bantlar yıpranıyor ama Comedian'ın yanına iliştirilmiş fiyat etiketinin üzerindeki sayılar gün geçtikçe büyüyor ve bu performansın kıymeti her anlamda an be an artıyor. Bize de sadece hayretle izlemek kalıyor.
Murat Alat: 1983 İstanbul doğumlu yazar. Orta öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde gördü. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde Halka İlişkiler Bölümünden lisans, Sinema Televizyon Bölümünden yan lisans ile mezun oldu. Yüksek Lisansını aynı üniversitenin Kültürel incelemeler Bölümü'nde tamamladı.